FRFRFR

Ana Sayfa
Beşiktaş'ın Tarihi
Kara Kartallar Efsanesi
Beşiktaş'ın Şeref Tablosu
Beşiktaş'ın Resimleri
Beşiktaş Videoları
İlginç Bilgiler
Louis Pasteur'ün Hayatı
Albert Einstain'ın Hayatı
İstanbul'un Tarihçesi
Bermuda Şeytan Üçegeni
Atatürk'ün Hayatı
1 Nisan Şakaları
Son Dakika Haberleri
Komik Vb. Resimler
Bedava Sitem
BarixStar
Okey Taşından Kule!
Cristiano Ronaldo
Bilim Çocuk (dergi)
Dersimiz Atatürk Fragman
Alice Harikalar Diyarında Fragman
Turkcellinin Gücü !
Cahit Arf'ın Hayatı
Cern'deki Büyük Deney
Cern Resimleri
Türkiye Bayrağı Resimleri
Mayalar İle İlgili Bilgiler
Güneş Sistemi Ve Gezegenler
Uzay Aracı Apollo 13
Atatürk'ün Resimleri
Gifler
Dead'ın Bana Özel Videosu!
Süper Beyin Dergisi
Arama Motoru Google
Facebook'un Zararları
Kayıp Ülke Atlantis
Beşiktaşımız 0-0 Berabere..
Tarkan'ın Hayatı
İnsan İskeleti
Yarasalar
Atatürk'ün Resimlerinin Slaytı
Paint (resim çiz)
Sanalika Resimleri
Ebru Sanatı İle Türk Bayrağı
Uzay....
Cansu Dere
Ayça Varlıer
Sinem Kobal
Beren Saat
Bekir Aksoy
İsmail Hacıoğlu
Şenay Gürler
Şener Şen
Memet Ali Alabora
Nejat İşler
Yıldızlar
Dünya
Güneş
Samanyolu
Grambell
Dinazorlar
Kedi
Gözlerimiz Nasıl Korunur?
Efsaneler (Söylenceler)
Bilgisayar
Sitcom
Sinema
Sanat
Kara Melek (Dizi)
Dadı (Dizi)
Limon Ağacı (Dizi)
Aşk-ı Memnu (Dizi)
Mert İle Gert (Dizi)
Küresel Isınma
Ufolar
Siyah
Mavi
Türkiye'de Tarım
Beyaz
Newton
Amerika
Yeşil
Sarı
Altın
Gümüş
Afrika
Türkiye'nin Köyleri
Brezilya
New York
Nüfüs
Hollywood
Dünyanın En Küçük Araçları
Bisitklet Resimleri
BarixStar Giflerimiz
Haraketli Gifler
Mickey Head
SmackDown Resimleri
Amazon Ormanları
Google Nedir?
Şarkılar (klipli)
BARİXSTAR FACEBOOK SAYFASI !!
.......
Sanalika'ya Giriş
Pedro Rodriguez Ledsama
CrazyFrog
Gururum5
Sam Worthington
Google Chorme
Animasyonlar
Barixstar.tr.gg Xat Kuralları
Sanalikacilargrubu.blogcu.com
ßy ßarixstar
AKREP_TM
XAT SİMGE AVATARLARI!
sLm
Aşk-ı Memnu ''Finali Ağzından Kaçırdı''
Çakır eleştirdi
Karışık Videolar
EvliliğeYeşil Işık
Beşik Kertmesi (2002) (TV dizisi)
Cevahir Meydan Okuyor
Sanalika'nın En Adi Kızı ''monun''
Ata Binemeye Tövbe Ettim : Cemal Hünal
Sette Aşk Rüzgarları : Gönül Çelen
Canım Ailem : Finale Doğru
Yaprak Dökümü : Final
Fikret Kuşkan : Hanımın Çiftligine Transfer
Benimle Evlenir misin? : Özgü Namal
Emre Kınay Cici Anneyi Çok Sevdi
Ferrari Baktı
Dizi Ekibini Çileden Çıkarttı
Türk Malı Araya Giriyor!
Perran Kutman velihatini seçti
Çocuklar Büyüdü ! (Çocuklar Duymasın)
Ezele Kampanya
Efe Yaşıyor mu?
Saçları Yok Oldu! <Şebnem Bozoklu>
Türk Mali 12. Bölüm
Cursorlar
Dividersler
Temsilli Kızlar
Sarkaçlar
Arkaplanlar
Adanalı Son Bölüm
İstanbul'da Aşık Oldum (2009) (TV Dizisi)
Stardoll
Ablam BöyLe İstedi (2004) (TV Dizisi)
Dizi Videoları
Diziler.Com Serbest Kürsü
Oyun ; HMTL vb. Kodları
Duygu'yu Kim Canlandıracak?
1 Sandalye Yok Satıyor!
Burcu Zehirlenmiş ; Haberimiz Yok!
Fatma Gül'ün Suçu Ne? (TV Dizisi) (2011)
Esra Erol Canım Ailemdeydi ; Neler Oldu?
Ankaraya Gelmem Artık
KPSS Sorusu
Meltem'in Yeni Dizisi
Para Basıyor
Zek Sevgilsiyle Göründü

FRFRFRFR
Louis Pasteur.jpg 

Pasteur, 1822 yılında Dole Jura'da dünyaya geldi. Babası, İspanya savaşları sırasında Napolyon ordularında başçavuşluk yapmıştı. Pasteur'un doğumundan kısa bir süre sonra aile Arbois'ya taşındı ve Pasteur okula burada başladı. 1838yılında ise öğrenimine devam etmesi için Paris'e gönderildi. Fakat yalnızlık çocuğun sağlığını tehlikeye düşürdü. Yazdığı mektuplarda ''Evimin kokusunu bir kerecik duysam, iyileşeceğim sanki'' diyordu.

Gerçekten de kısa bir süre sonra evine döndü ve Besancon Koleji'ne girerek 1840yılında edebiyat bölümünden mezun oldu. Aynı okulda matematik asistanı olarak görev aldı; iki yıl sonra da fen dalından bakaloryasını verdi.

Daha sonra Pasteur, Sorbonne'da kimya profesörü olan J.B. Dumas'ın yanında kimya üzerine çalıştı. 1848 yılında ise Dijon'a fizik profesörü olarak atanan Pasteur, buradan kimya öğrenmek üzere Strasbourg'a gitti. Pasteur'ün böyle birdenbire kürsü değiştirmesinde, rasenik asidin optik özellikleri üzerine yayınladığı ilk orjinal çalışmasının rolü çok büyüktü. Bu ilk zaferi ona Sarbonne Üniversitesi profesörlerinden J.B. Biot'un ömür boyu sürecek dostluğunu ve Strasbourg'daki kürsüyü kazandırdı. Biot, o günlerde çağın bilimadamlarının bir türlü çözemediği ışık konusu üzerine çalışmaktaydı. Pasteur'ün dikkatli gözlemciği sonucu bu sorunun kilit noktası çözülüverdi. Bu işe çok sevinen Biot, Pasteur'ü kolundan yakalayarak, ''Ben hayatım boyunca bilimi o kadar çok sevdim ki, şimdi senin bu buluşun karşısında sevinçten kalbim çarpıyor sevgili çocuğum.'' dedi.

Sorun, yani Pasteur'ün buluşu şuydu: Birbirinin eşi gibi görünen iki asidin polarize edilmiş ışık karşısında değişik reaksiyonlar gösterdiğini açıklamıştı. Asitlerden biri sağa yöneldiği halde diğer asitte bir değişim olmuyordu. Pasteur, ışığa tepki göstermeyen asidin, diğer ile aynı yapıda olduğunu, bileşimlerinde bir değişiklik olmadığını fakat son bileşimlerin ayrı özellikleri yüzünden bambaşka bir şey oluyordu. Sağa yönelen asidin karşısındaki diğer asit büsbütün sola yönelerek sağa yönelen asidi nötralize ediyordu.

Pasteur, Strasbourg'da sık sık ziyaret ettiği Akademi rektörünün kızına aşık oldu ve evlenmemeye yemin etmiş olmasına rağmen1849 yılının 29 Mayıs günü evlendiler. Eşi Marie Pasteur, kocasının çalışmalarını, hatta işine kendinden çok daha fazla zaman ayırmasına rağmen hep destekledi.

1854 yılında Pasteur'e profesörlük ünvanı verildi ve Lille'de kurulan yeni Bilimler Akademisi'nin dekanlığına atandı. Bira endüstrisinin gittikçe gelişmekte olduğu bu şehirde, bilgin bütün dikkatini fermantasyon (mayalanma) olayına verdi. Bir gün Pasteur bir bira fabrikasına davet edildi. Fabrikayı gezdikleri sırada bazı fıçılardan çıkan biranın bazılarına göre oldukça kötü olduğu söylendi. Bilgin fıçılardaki biraları incelemeye koyuldu ve iyi bira fıçılarındaki mayanın şeklinin diğerlerinden farklı olduğunu gördü. İyi birayı meydana getiren mayalar tam yuvarlak mayalardan, diğerleir ise uzunca mayalardan oluşmuştu. Bu gözlem bilgine, mayalanma sırasında fıçıların içine yabancı maddelerin karışarak birayı ekşittiğini düşündürttü.

Bu görüş üzerine araştırmalarını derinleştiren Pasteur, sonunda bozulma olayının, fıçıya karışan yabancı bir maddeden değil de doğrudan doğruya biranın hava ile temas etmesinden ileri geldiğini anladı. Mayalanmayı meydana getiren organizmalar, atmosferdeki diğer organizmalardan meydana gelmişlerdi. Bunun üzerine mikropların havada yaşadığını ispat ederek bu gün bile doğruluğundan hiç bir şey kaybetmemiş bu teoriyi ortaya attı. Bu teoriye göre; canlı organizmalar inorganik maddelerden oluşuyorlardı.

Uzun ve yorucu deneyler sonucu Alp dağlarının tepesindeki havayı filtre eden bilgin, sonunda buluşunu açıkladı: Pastörizasyon, yani mikroplardan arındırma. 1864 yılında yaptığı bu çalışmaların sonucu Pasteur, gününün en büyükü kimyageri olarak tanınmaya başladı. Onun bu büyük buluşunu yaraların tedavisine uygulayan Lord Lister, bu yolla milyonlarca kişiyi septisemi (kan zehirlenmesi) yüzünden ölmekten kurtardı.

1865 yılında Fransız hükümeti Pasteur'den ipek böceklerinde görülen bir hastalığı incelemesini istedi. Hastalık Fransa'nın ipekçilik endüstrisini tehdit ediyordu. Üç yıllık çalışmanın sonunda iki ayrı hastalık basilini tecrit etmeyi başarakrak ipekböceklerini bunlardan korumayı başardı.

O yıllarda yoğun çalışma temposuna dayanamayan Pasteur, hafif bir felç geçirdi. Fakat hastalık yine de çalışmalarını sürdürmesini engellemedi. Paris'e giderek 1880 yılında kimya profesörü olduğu Sorbonne'da araştırmalarına devam etti ve kısa bir süre sonra Fermantasyon konusundaki ünlü etüdünü yayınladı.

Pasteur'ün buluşları daima bir mantık çerçevesi içinde gelişiyordu. Önce bira mayasından havada yaşayan mikropları keşfetti. Sonra Fransa'nınbütün kümes hayvanlarını kırıp geçiren tavuk vebasını incelerken Şarbon hastalığının tedavisini sağlayacak mikrobu buldu. Bu müthiş hastalık yalnız hayvanları değil, insanları da etkiliyordu. Ve sonunda en büyük bşarısı olan kuduzun teşhis ve tedavisini bularak insanlık için en önemli hizmetini yapmış oldu. Kuduz köpekler üzerinde korkusuzca çalışmalarının sonucu bir serum geliştirdi ve serumu uyguladığı hayvanlarda kudurma olmuyordu. Acaba aynı şeyi insanlarda da uygulayabilirmiydi. Kuduz Fransa'da bir kabus halini almıştı, doktorlar buna bir çare bulmak için çırpınıp duruyorlardı. Ama asıl sorun insan hayatını tehlikeye atmayacak dozda serumu bulmaktı. Bir gün hastaneye kuduz bir köpeğin ısırdığı Joseph Meister adında bir çocuk getirildi. Çocuğun hayatından ümit kesilmişti. Kaybedecek şeyi olmayan Pasteur dikkatli bir şekilde hazırladığı serumu üç hafta boyunca çocuğa verdi ve üç hafta sonunda çocuk tamamen iyileşmiş şekilde hastaneden taburcu oldu.

Bu büyük başarı Avrupa'da hızla yayıldı ve adeta bir kahraman oldu. Kendisine verilen üne, şana, şerefe karşılık Pasteur, her zaman sade ve alçakgönüllü bir insan olarak kaldı. Her zaman insanlık için çalıştı ve kendi sağlığını ikinci plana attı. Sonunda yorgun düşen bedeni bu tempoya daha fazla dayanamadı ve 28 Eylül 1895'te yatağında öldü.



GGGGGGGGGGGGGGGGGGG
FRFRFRFR Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol